Bazen gerçek dünyadan bir süreliğine uzaklaşmak, zamanı yavaşlatmak, hatta mümkünse tamamen durdurmak isteriz. Tam da o anlarda hayal gücümüz devreye girer: Çiçeklerle bezeli taş evler, kıvrıla kıvrıla giden Arnavut kaldırımlı sokaklar, sislerin arasında beliren eski bir şato ya da üzerlerinden kuğuların geçtiği sakin kanallar… Sanki bir masal kitabının kapağını aralamış gibi hissedersiniz.
Eğer siz de modern hayatın karmaşasından sıyrılıp başka bir zaman diliminde yaşanıyormuş gibi hissettiren o özel rotaların peşindeyseniz, bu yazı tam size göre. Çünkü bazen en büyülü kaçış, bir haritada küçük görünen ama kalpte büyük izler bırakan yerlerden geçer. İşte o rotalar ;
Castle Combe (Birleşik Krallık)

Cotswolds bölgesinin, hatta belki de tüm Avrupa’nın en masalsı köylerinden biriyle tanışın: Castle Combe. O kadar büyüleyici bir yer ki, adımınızı attığınız anda zaman yavaşlıyor sanki. Sapsarı taş binaları, yeşilin binbir tonuna bürünen düzlükleri, sessiz sakin akan nehirleri ve minik köy sokaklarıyla adeta bir huzur evreni.
14. yüzyıldan kalma küçücük pazar meydanı bile köyün o büyüsünü taşıyor. Zaten birkaç kez “Birleşik Krallık’ın En Güzel Köyü” seçilmiş olması hiç de şaşırtıcı değil. Köyün sonundaki taş köprü ise fotoğraf tutkunlarının favorisi; o kareyi çekmeden dönmek olmaz.
Londra’dan ulaşım da oldukça kolay: Trenle yaklaşık 1,5 saat, otobüsle ise 3 saat süren bir yolculuk sizi masalın içine taşıyor.
Giethoorn (Hollanda)

De Weerribben-Wieden Milli Parkı’nın tam ortasında, yemyeşil doğası ve sakin kanallarıyla adeta başka bir dünyaya açılan Giethoorn, Hollanda’nın en büyüleyici köşelerinden biri. “Hollanda’nın Venedik’i” olarak bilinen bu köy, araç trafiğine tamamen kapalı ve tam 150 köprüyle birbirine bağlanıyor. Burada en keyifli ulaşım şekli ise tekneyle yol almak.
Köye ulaşmak için önce Amsterdam’dan trenle Steenwijk’e gelmeli, oradan da otobüse binmelisiniz. Yaklaşık 800 yıllık tarihi olan köyde, sazdan çatılı ve bakımlı bahçelere sahip şirin evler arasında yürürken kendinizi huzurun tam ortasında hissediyorsunuz.
Her köşe, adeta fotoğraflık; sessiz kanallar, küçük köprüler ve evlerin arasındaki yeşillik, insanın ruhunu dinlendiriyor.
Eguisheim (Fransa)

Fransa’nın Alsace bölgesinde, üzüm bağlarıyla çevrili rengarenk evleriyle dikkat çeken Eguisheim, masalsı atmosferiyle ziyaretçilerini büyülüyor. Daracık, taş döşeli sokaklarında yürürken kendinizi adeta Orta Çağ’da bir masal kasabasında gibi hissedebilirsiniz.
Küçük ama etkileyici bu köy, tipik Alsace mimarisiyle süslenmiş evleri, çiçeklerle bezeli balkonları ve merkezi pazar meydanıyla öne çıkıyor. Yüzyıllardır şarap üretimiyle tanınan Eguisheim, özellikle beyaz şaraplarıyla da dünyaca ünlü.
Eguisheim, Fransa’nın en güzel köyleri arasında sayılıyor ve birkaç kez “En Güzel Köy” ödülünü kazanmış. Strazburg’a sadece 25 kilometre mesafede olması, burayı günübirlik geziler için de ideal kılıyor.
Buraya geldiğinizde mutlaka dar sokaklarda kaybolun, şirin kafelerde Alsace lezzetlerini tadın ve yerel şaraplardan denemeyi unutmayın.
Portmeirion (Galler, Birleşik Krallık)

Galler’in kuzey kıyısında, İtalyan esintileri taşıyan renkli ve özgün mimarisiyle ünlü Portmeirion, adeta bir sanat eseri gibi karşılıyor ziyaretçilerini. Bu küçük köy, 1920’lerde bir mimar tarafından İtalyan sahil kasabalarından esinlenerek inşa edilmiş ve benzersiz atmosferiyle dünyanın dört bir yanından gelenleri kendine çekiyor.
Rengarenk binalar, bakımlı bahçeler, deniz manzaralı teraslar ve dar sokaklar arasında gezinirken, her köşe fotoğraf tutkunları için ayrı bir cennet. Burası araç trafiğine kapalı, bu yüzden yürüyerek keşfetmek en keyiflisi.
Portmeirion, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda yıl boyunca düzenlenen kültürel etkinlikler ve festivallerle de canlı bir atmosfer sunuyor. Londra’dan yaklaşık 4 saatlik tren yolculuğuyla ulaşmak mümkün.
Burada mutlaka deniz kenarındaki kafelerde oturup manzaranın tadını çıkarın, küçük butiklerde yerel el işleri ve hediyelikler arasında kaybolun.
Idstein (Almanya)

Almanya’nın Hessen eyaletinde, geçmişin dokusunu her köşesinde hissettiren bir şehir: Idstein. 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar uzanan renkli yarı ahşap evleri, özenle restore edilmiş yapılarıyla göz kamaştırıyor. Bu evlerden bazıları, ziyaretçilere gözde restoranlar olarak hizmet veriyor ve tarihi atmosferi modern lezzetlerle buluşturuyor.
Şehrin kalbi olan Altstadt (eski şehir merkezi), dar taş sokakları ve taş döşeli meydanlarıyla adeta zamanda yolculuk yaptırıyor. Tarihi Cadı Kulesi (Hexenturm), şehrin simgelerinden biri olarak her adımda hayran bırakıyor. Killingerhaus şehir müzesi, şehrin geçmişine dair ilginç detayları keşfetmek için ideal bir durak.
Unionskirche kilisesi, tarihi atmosferi ve etkileyici mimarisiyle mutlaka görülmeli. Ana meydan König-Adolf-Platz, hem tarihi hem de sosyal yaşamın merkezi; kafelerde oturup etrafı izlemek tam bir keyif. Tarihi Höerhof otel ve restoranı, hem konaklama hem de lezzet durakları için ideal. Ve tabii ki, Idstein’ın en ilginç yapılarından biri olan Schiefes Haus, eğik yapısıyla fotoğraf tutkunlarının favorisi.
Frankfurt’a sadece 40 dakika, Wiesbaden’a yaklaşık 30 dakika uzaklıkta olması, Idstein’ı günübirlik gezi için de ideal kılıyor. Buraya geldiğinizde, dar sokaklarda kaybolun, renkli evlerin arasında yürüyün ve tarihi mekanlarda geçmişin izlerini hissedin.
Hamnoy (Norveç)

Norveç’in Lofoten bölgesinde, Moskenesoya Adası’nın doğu kıyısında yer alan Hamnoy, fotojenik manzaraları ve büyülü atmosferiyle ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Fiyortlar ve dağlarla çevrili bu küçük balıkçı köyü, kazıklar üzerine inşa edilmiş kırmızı ahşap rorbuer kulübeleri ile ünlü. Bir de tabii Kuzey Işıkları, burayı fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez kılıyor.
Lofoten, Norveçliler için bile özel bir yer; Hamnoy, doğa ve macera tutkunları için tam bir cennet. Ziyaretçiler burada yürüyüş, kayak, tırmanma, balık tutma, dalış, şnorkelli yüzme, kano, sörf ve fotoğraf safarileri gibi aktiviteleri deneyimleyebiliyor.
Buraya geldiğinizde mutlaka rengarenk kulübelerin arasında yürüyün, fiyort manzarasının tadını çıkarın ve şansınız varsa Kuzey Işıkları’nın büyüsüne tanık olun.
Hřensko (Çekya)

Bohemya İsviçre Milli Parkı’nın hemen kenarında konumlanan Hřensko, doğa tutkunları için gerçek bir cennet. Özellikle Kamenice Geçidi ve Avrupa’nın en büyük doğal taş köprüsü olan Pravčická brána, köyün en dikkat çekici doğal yapıları arasında yer alıyor ve her adımda hayranlık uyandırıyor.
Tarihi ve kültürel açıdan da zengin olan Hřensko’da, 18. yüzyılda inşa edilen Nepomuklu Aziz John Kilisesi, kasabanın başlıca simgelerinden biri olarak ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Buraya geldiğinizde mutlaka doğal yürüyüş rotalarında zaman geçirin, Pravčická brána’nın ihtişamını fotoğraflayın ve Nepomuklu Aziz John Kilisesi’ni keşfederek kasabanın tarihine dokunun.
Lauterbrunnen (İsviçre)

Dağlar tepeden tırnağa yeşil, vadiler serin ve sessiz; yukarılardan aşağıya dökülen 72 şelale ise her adımda sizi büyülüyor. Lauterbrunnen, İsviçre’nin Bern kantonuna bağlı Interlaken-Oberhasli bölgesinde, Alp doğasının tam ortasında, masalsı bir köy gibi uzanıyor.
Dağ evleri ve şirin kiliseleri vadinin içine serpiştirilmiş, her köşe ayrı bir fotoğraf karesi. Yürüyüş yollarında kaybolurken şelalelerin serinliği, yeşilin binbir tonu ve dağ havası size ömre bedel anlar yaşatıyor. Buraya geldiğinizde, sadece manzarayı izlemek bile yetiyor; sessizlik ve doğa insanın içini huzurla dolduruyor.
Quedlinburg (Almanya)

Sokaklara adım attığınız anda kendinizi yüzyıllar öncesinde hissettiğiniz bir yer Quedlinburg. Dar taş sokaklar, renkli yarı ahşap evler ve köşelerde yükselen Romanesk kale Quedlinburg Schloss, her adımda tarihin içindeymişsiniz hissi veriyor.
Kasabanın ortasında Marktkirche St. Benedikti kilisesi dimdik duruyor. Biraz ileride ise eski şehir merkezi ve St. Servatius Kilisesi, 1994’ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde, burası gerçekten görülmeye değer. Belediye binasının bulunduğu pazar meydanı ve yanındaki Rathaus ise kasabanın kalbi gibi; mutlaka uğrayın ve sokaklarda kaybolun.
Her sokak, her ev ayrı bir hikaye fısıldıyor; 2000’i aşkın yarı ahşap ev arasında dolaşırken fotoğraf makinesini kapıp kaybolmak istiyorsunuz. Quedlinburg, yürürken bile sizi büyüleyen, adeta masalın içine sürükleyen bir köy.
Lillafüred (Macaristan)

Bükk Dağları’nın eteğinde, yemyeşil ormanlarla çevrili bir masal kasabası: Lillafüred. Kasabanın tam ortasında, zarafetiyle göz kamaştıran Palace Hotel yükseliyor. Hamori Gölü ve çevredeki ormanlık tepeler, otelin her köşesinden nefes kesen manzaralar sunuyor.
1927-1930 yılları arasında Kalman Lux tarafından tasarlanmış, neo-Rönesans tarzındaki otelin vitraj pencereleri ise tarihi Macar kalelerini gözler önüne seriyor. Otelin hemen altında yer alan Ünlü Asma Bahçeler, Szinva ve Garadna nehirleri arasında, yemyeşil bitki örtüsü ve şelaleleriyle insanı büyülüyor.
Buraya geldiğinizde mutlaka Palace Hotel’in terasında manzaranın tadını çıkarın, Asma Bahçeler’de yürüyün ve şelalelerin huzur verici sesiyle doğayla baş başa kalın.
Monschau (Almanya)

Adım attığınız anda Arnavut kaldırımlı dar sokaklar, renkli yarı ahşap evler ve geçmişten kalma Orta Çağ mimarisisizi sarıyor. Almanya’nın Eifel bölgesinde gizlenmiş Monschau, masalların içinde yürüyormuşsunuz hissi veren kasabalardan biri.
Eski şehir merkezi, dolambaçlı sokaklarıyla keşfetmeye davet ediyor. Köşelerde karşınıza çıkan Kırmızı Ev (Museum Rotes Haus), Troistorff Evi ve Tarihi Hardal Değirmeni, kasabanın geçmişini sessizce anlatıyor.
Burada yürürken kendinizi her an fotoğraf karesinde gibi hissediyorsunuz; sokaklarda kaybolun, taşların ve evlerin arasından geçen ışıkla oyalanın ve geçmişin sessiz büyüsünü içinize çekin.
Telc (Çekya)

Telc, Vysocina Bölgesi’nde, göletlerin serinliği ve ormanların huzuruyla çevrili, sanki zamanın yavaş aktığı bir masal kasabası. Ana meydanı Hradce Square, pastel tonlardaki Rönesans ve Barok evleriyle adeta bir tabloyu andırıyor. Bu evler artık şirin kafeler ve butik dükkanlara ev sahipliği yapıyor; sokakta yürürken hem tarihe hem de günlük yaşama dokunabiliyorsunuz.
Kasabanın tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. 14. yüzyılda inşa edilen Gotik kalesi, kasabanın siluetine görkem katıyor. Kutsal Rahibe Kilisesi ve Cizvit Kilisesi, hem Orta Çağ hem de Rönesans mimarisinin izlerini taşıyor ve ziyaretçiyi adeta geçmişe götürüyor. Telc, tarih, romantizm ve renklerin bir araya geldiği nadir yerlerden biri.
Siz hangisine gittiniz ya da hangisine gitmek isterdiniz? Bu büyülü köylerden hangisi sizin hayalinizde yer ediyor? Yorumlarda buluşalım, hem deneyimlerinizi paylaşın hem de bir sonraki kaçış rotamızı birlikte seçelim.
Çünkü bazen en güzel yolculuklar, hikayeleri ve hayalleri paylaşmakla başlar.
Görülmeyen çöp’lerle dolu bir dijital dünyada yaşıyoruz. Peki farkında olmadan her gün ne kadar dijital atık üretiyoruz? detayları için tıklayınız!
FounderN Kimdir?
FounderN, girişimcilik dünyasının en güncel haberleri, inovasyon odaklı içerikleri ve ekosistemin her bir parçasına değer katan çalışmalarıyla, faaliyet gösteren dinamik bir dijital medya platformudur. 2020 yılında “Girişim Haberleri” adıyla başlayan serüvenimiz, Eylül 2024 itibarıyla FounderN kimliği ile, girişimcilik ekosisteminin ilham veren dinamik sesi olma yolculuğuna devam ediyor. FounderN; teknoloji, girişim ve yatırım dünyasındaki gelişmeleri yaratıcı ve yenilikçi bir perspektifle sunarak iş dünyasının liderlerini, yatırımcılarını ve girişimcilerini sizlerle bir araya getirir.
FounderN olarak misyonumuz, yalnızca yaşanan son gelişmeleri paylaşmak değil, okurlarımızı bu gelişmelerin aktif bir parçası haline getirmek ve ekosistemin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamaktır. Ekosistemdeki en yeni gelişmelerden haberdar olmak, büyüyen bu topluluğun bir parçası olmak istiyorsanız, bültenimize abone olabilir, sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek ilham dolu bu yolculuğa katılabilirsiniz.
Bizimle Keşfetmeye Devam Edin: İlginizi çekebilecek diğer #Gündem Haberleri için tıklayın!
Foundern LinkedIn hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Foundern Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.