Bir sabah uyandığında telefonunun ekranında ne gördüğünü hatırlıyor musun? Bir arkadaşından gelen mesaj, haber sitelerinden bildirimler, sosyal medya akışları… Belki bir e-posta, belki de bir iş toplantısı daveti. Günümüz dünyasında iletişim bu kadar iç içe geçmişken, bir anlığına durup düşünelim: Ya bu araçlara erişimin olmasaydı?
Her gün farkında olmadan kullandığımız iletişim kanalları, artık yalnızca bilgi almak ya da sosyalleşmek için değil, yaşama tutunmanın yollarından biri haline geldi. Ve işte tam da bu yüzden sormamız gereken o büyük soru burada karşımıza çıkıyor: İletişim hakkı bir ayrıcalık mı, yoksa herkesin doğuştan sahip olması gereken temel bir hak mı?
Hayatın tam ortasında, gündelik konuşmaların satır aralarında ya da sosyal medyada gezinirken fark ediyoruz aslında: Bir mesaj atmak, bir video aramaya katılmak ya da sadece internete girebilmek… Bunlar kimileri için sıradan, kimileri için hâlâ ulaşılması zor eylemler.
Peki, günümüzde iletişim kurabilmek gerçekten herkesin hakkı mı, yoksa sessizce yeni bir ayrıcalığa mı dönüştü?
Erişim Eşitsizliği: Modern Dünyanın Eski Problemi
“Dijital uçurum” kavramı, teknoloji çağında yaşamamıza rağmen hâlâ milyonlarca insanın internete, telefona ya da dijital bilgilere erişememesi gerçeğini tanımlıyor. Dünya genelinde hâlâ 2.6 milyar insan internete erişemiyor. Türkiye’de bile bazı kırsal bölgelerde hâlâ cep telefonu çekmiyor. Bazı çocuklar online derse girebilmek için komşusunun internetine bağlanmak zorunda kalıyor. Kimileri derslerini cep telefonundan izlemek zorunda kalıyor çünkü bilgisayarı yok.
Teknoloji geliştikçe “herkesin daha kolay erişeceği” sanılmıştı ama bu, gerçekte böyle işlemedi. Tersine, teknolojiye sahip olabilenle olamayan arasındaki mesafe daha da açıldı. Ve bu fark, sadece teknik bir mesele değil; aynı zamanda sosyal adaletin, fırsat eşitliğinin ve insan onurunun konusu.

Teknoloji geliştikçe hayat kolaylaştı ama bu kolaylık herkese eşit mi dağıldı? Şehir merkezinde yaşayan biriyle kırsal bir bölgede yaşayan bir çocuğun internete erişim hızı aynı mı? Ya da ekonomik olarak dezavantajlı bir ailenin çocuğu, uzaktan eğitimde arkadaşlarıyla aynı başlangıç noktasında mıydı?
Cevap basit: Hayır.
Bu durum yalnızca “iletişim” meselesi değil, aynı zamanda eğitim, sağlık, istihdam ve hatta adalet meseleleriyle de iç içe. Çünkü iletişim hakkı dediğimiz şey, yalnızca telefon sinyali almak ya da sosyal medya kullanmak değil; bilgiye ulaşmak, sesini duyurabilmek, haklarını savunabilmek demek.
Lüksleşen İletişim: Kimisi için Wi-Fi, Kimisi için Sinyal Yok

Günümüzde iletişim kurmak, yalnızca konuşmak anlamına gelmiyor. Bir hastaneye randevu almak, devlet kurumlarına başvurmak, çocukların derslere erişmesi, iş başvurusu yapmak ya da sadece haberleri takip etmek… Bunların hepsi artık dijital ortamda gerçekleşiyor.
Bu durumda, iletişim hakkının olmaması; bir kişinin görünmez hale gelmesi, sistem dışına itilmesi demek. Çünkü sesini duyurmak, yaşadığını göstermek, hakkını aramak için artık önce bir bağlantın olması gerekiyor. Ve bu, düşündüğümüzden daha çok insan için hâlâ mümkün değil.
Bir zamanlar temiz suya erişim de yalnızca belirli kesimlerin ulaşabildiği bir lükstü. Bugün, internet bağlantısı olmayan bir evi “eksik” sayıyoruz. Ama hâlâ milyonlarca insan için internet bağlantısı, akıllı cihazlar ya da sabit telefon hattı birer hayal.
O halde sormak gerekiyor: İletişim kurabilmek, bilgiye anında ulaşabilmek neden hâlâ bir ayrıcalık gibi hissettiriliyor?
Dijital Uçurum: Bir Uçtan Diğerine
Dünya Bankası ve UNICEF gibi kurumların verilerine göre dünya genelinde hâlâ milyonlarca çocuk internete erişemiyor. Türkiye’de de durum çok farklı değil. Pandemi döneminde uzaktan eğitime geçilmesiyle bu eşitsizlik daha görünür hale geldi. Bazı öğrenciler bilgisayar başında öğretmenlerini dinlerken, bazıları televizyonun başında ya da hiçbir ders materyaline ulaşamadan bu süreci geçirdi.

Bu noktada, iletişim hakkı artık bir “konfor alanı” değil, yaşamsal bir gereklilik.
Pandemi ve Uçurumun Görünür Hali

2020 yılında pandemiyle birlikte tüm dünya evlerine kapandı. İşler uzaktan yapılmaya başladı, eğitim dijital platformlara taşındı. Ama bu ani dönüşüm, dijital uçurumun ne kadar derin olduğunu da ortaya çıkardı.
Türkiye’de on binlerce öğrenci, bilgisayarı veya internet bağlantısı olmadığı için derslere giremedi. Bazı evlerde birden fazla kardeş tek telefonla ders takibi yapmaya çalıştı. Öğrencilerin sadece %50’si canlı derslere düzenli katılabildi. Bu da bize şunu gösterdi: İletişim ve dijital erişim hakkı sağlanmadığında, eşitsizlik katlanarak büyüyor.
İletişim Temel Hak mıdır?
Birleşmiş Milletler, 2016 yılında internet erişimini temel insan hakkı olarak tanıdı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını koruma altına alıyor. Ama bunlar çoğunlukla hukuki tanımlar.

Sorun şu ki; bir hakkın tanımlanmış olması, herkesin ona ulaşabildiği anlamına gelmiyor. Kağıt üzerinde herkesin hakkı olan iletişim, pratikte sadece bazıların “ayrıcalığı” olabiliyor. Üstelik bu sadece internet bağlantısı anlamına da gelmiyor; dil bariyerleri, engellilik, yaşlılık gibi başka engeller de bu iletişimi zorlaştırıyor.
Ancak iş sadece tanımda bitmiyor. İletişim hakkının temel hak sayılması için bunun fiilen sağlanabilir, erişilebilir ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Yani bir hak, kağıt üzerinde varsa ama gerçekte yoksa, o hak gerçekten var mıdır?
Neden Bir İnsan Hakkı Olmalı?
İletişim hakkı, yalnızca bireyin diğer bireylerle haberleşme özgürlüğü değil; aynı zamanda demokrasinin işlemesi, vatandaşın devlete erişebilmesi, toplumun birlikte yaşaması için hayati bir unsur.
Basit bir örnek: Seçim döneminde bilgilendirme mesajı alabilmek, sandığa nerede ve ne zaman gideceğini bilmek… Bunlar bile iletişim altyapısına bağlı. O halde iletişim, yalnızca özel yaşamla ilgili değil, aynı zamanda kamusal yaşamın da ayrılmaz bir parçası.

Ne Yapmalı? Nereden Başlamalı?

Belki tüm dünyaya internet götüremeyiz ama farkındalık yaratabiliriz.
- Çocukların teknolojiye erişimi için destek kampanyalarına katılabiliriz.
- Mahallemizde interneti olmayan bir komşuya yardımcı olabiliriz.
- Sivil toplum kuruluşlarının dijital eşitlik projelerine katkı sunabiliriz.
- Kamu politikalarında dijital adaleti savunan seslerden olabiliriz.
Unutma, bir hak ancak hatırlanırsa, konuşulursa ve savunulursa herkes için gerçek hale gelir.
Belki hepimiz bir internet altyapısı kuramayız ama farkındalık yaratabiliriz.
Belki bir yasa çıkaramayız ama sosyal medyada sesimizi duyurabiliriz.
Belki herkese bilgisayar veremeyiz ama eşitsizlikleri görmezden gelmeyebiliriz.
Çünkü iletişim hakkı, bugün bizim elimizin altındaki bir uygulama kadar yakın olabilir ama aynı zamanda bir başkası için erişilemez bir “lüks” de olabilir.
Ve belki de en önemlisi:
Birlikte yaşamayı seçtiğimiz bir dünyada, birilerinin sesi kısıksa, hiçbirimizin sesi tam değildir.
Son Söz: Bağlantının Ötesinde Bir Dayanışma
İletişim hakkı sadece teknolojiyle ilgili değildir; insanca yaşamla, eşitlik arayışıyla ve birlikte var olma kültürüyle ilgilidir.
Her insanın sesi duyulmayı hak eder. Her birey, bilgiye ulaşabilmeli, kendini ifade edebilmeli ve toplumla bağ kurabilmelidir. Ve biz, bu hakkın sadece sahip olanların değil, herkesin hakkı olduğunu hatırladıkça, daha adil bir dünyaya bir adım daha yaklaşırız.
“İfade özgürlüğü, sadece hoşumuza giden sözler için değil, bizi rahatsız eden sözler için de geçerlidir.”
Noam Chomsky
”Kapsül Dolabını Birlikte Oluşturalım! Bilinçli Tüketim Yöntemleri”… Bir önceki yazımı da merak ederseniz buradan ulaşabilirsiniz.
FounderN Kimdir?
FounderN, girişimcilik dünyasının en güncel haberleri, inovasyon odaklı içerikleri ve ekosistemin her bir parçasına değer katan çalışmalarıyla, faaliyet gösteren dinamik bir dijital medya platformudur. 2020 yılında “Girişim Haberleri” adıyla başlayan serüvenimiz, Eylül 2024 itibarıyla FounderN kimliği ile, girişimcilik ekosisteminin ilham veren dinamik sesi olma yolculuğuna devam ediyor. FounderN; teknoloji, girişim ve yatırım dünyasındaki gelişmeleri yaratıcı ve yenilikçi bir perspektifle sunarak iş dünyasının liderlerini, yatırımcılarını ve girişimcilerini sizlerle bir araya getirir.
FounderN olarak misyonumuz, yalnızca yaşanan son gelişmeleri paylaşmak değil, okurlarımızı bu gelişmelerin aktif bir parçası haline getirmek ve ekosistemin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamaktır. Ekosistemdeki en yeni gelişmelerden haberdar olmak, büyüyen bu topluluğun bir parçası olmak istiyorsanız, bültenimize abone olabilir, sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek ilham dolu bu yolculuğa katılabilirsiniz.
Bizimle Keşfetmeye Devam Edin: İlginizi çekebilecek diğer #Gündem Haberleri için tıklayın!
Foundern LinkedIn hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Foundern Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.