Sevgili FounderN okuyucuları 22 Şubat – 28 Şubat haftası “Sürdürülebilir 1 Dünya Raporu” ile karşınızdayız. Dünya genelindeki sürdürülebilirlik haberleri ile sizlerleyiz. Bakalım globalde gündem bu hafta nasılmış hızlıca göz atalım. Keyifli Okumalar!
Başkan Trump, ABD’li Bilim İnsanlarının IPCC Katılımını Yasakladı! (24 Şubat 2025)
Trump yönetimi, ABD’li bilim insanlarının BM’ye bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) katılımını resmen yasakladı. Bu karar, ABD Küresel Değişim Araştırma Programı ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi personelinin uluslararası iklim çalışmalarındaki rolünü doğrudan etkilemesi bekleniyor. ABD’nin, kritik kararların alınacağı Hangzhou’daki IPCC genel kurul toplantısına katılmayacak olması, küresel iklim araştırmalarındaki etkisini zayıflatıyor. Endişeli Bilim İnsanları Birliği, ABD’nin süreçten dışlanmasının bilimsel iş birliğini sekteye uğratacağını belirtiyor. Ayrıca, ABD’nin IPCC’ye taahhüt ettiği 1,5 milyon dolarlık destek fonu da Kongre onayı beklerken belirsizliğe sürüklendi. Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çekilme ve küresel iklim politikalarından uzaklaşma hamleleriyle uyumlu olan bu karar, bilim dünyasında tepkiyle karşılandı.

Almanya’dan Güneş Enerjisindeki Dengesizlikleri Azaltmaya Yönelik Yeni Düzenleme! (24 Şubat 2025)
Almanya, güneş enerjisinin hızlı büyüyen gücünü yönetmek için yeni bir döneme adım atıyor. Ülkede güneş enerjisi üretimi artarken, bazı sorunlar da gün yüzüne çıkmıştı. Özellikle, güneşin en yoğun olduğu saatlerde elektrik fazlası üretimi nedeniyle, piyasada negatif fiyatlandırma dönemi yaşanıyordu. Bu sorunları çözmek adına, Alman Parlamentosu, uzun süredir tartışılan “Güneş Zirvesi” yasasını onayladı. Yasa, fotovoltaik sistemlerin fazla üretim yaptığı dönemlerde verilen besleme tarifesi teşvikini sona erdiriyordu.
2024 yılı boyunca Almanya’da güneş enerjisi üretiminin zirveye ulaşan saatlerde tam 457 saatlik bir negatif fiyatlandırma dönemi kaydedildi. Bu durum, güneş enerjisi üreticilerini ve tüketicileri zor durumda bırakıyordu. Ancak Almanya, çözüm için harekete geçti. Mart 2025 itibarıyla, güneş enerjisi sistemleri artık negatif fiyatlandırma dönemlerinde teşvik almayacak.
Yine de, güneş enerjisi üreticilerine kötü haber bitmedi. Yeni düzenlemeye göre, negatif fiyatlandırma dönemlerinde teşvik kaybı yaşayan sistemler için bir telafi mekanizması devreye girecek. Bu mekanizma, 20 yıllık bir süreyle üreticilere bu kayıpları telafi etmeyi vaat ediyor. Ama bu telafi yalnızca yeni kurulan sistemler için geçerli olacak.
Mevcut sistem sahipleri ise, yeni kurallara gönüllü olarak geçiş yaparlarsa küçük bir teşvik alacak. Onlara kWh başına 6 sentlik bir ek ödeme yapılacak.
Amaç, sadece güneş enerjisinin verimli kullanılmasını sağlamak değil, aynı zamanda Almanya’nın hızla büyüyen güneş enerjisi kapasitesinin enerji piyasasında yarattığı dengesizlikleri de azaltmak. Bu düzenlemeler, üreticileri enerji depolama ve öz tüketim gibi daha verimli çözümler geliştirmeye teşvik edecek. Şebeke yönetiminin daha sürdürülebilir hale gelmesi, sadece Almanya’nın değil, tüm dünyanın faydasına olacak.

Gemlik’te Müsilaj Tehlikesine Dikkat Çekildi: 18 Metre Derinlikte Yoğun Tabaka Görüntülendi! (25 Şubat 2024)
Marmara Denizi, yıllardır uğradığı çevresel tahribatın izlerini taşıyor ve bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, yeniden ortaya çıkan müsilaj. Gemlik’te, Bursa Kent Konseyi, Gemlik Kent Konseyi ve DOĞADER tarafından düzenlenen bir organizasyonda, Marmara’nın derinliklerine dalan bir grup, denizin altındaki 18 metre derinlikteki yoğun müsilaj tabakasını görüntüledi. Bu görüntüler, denizle kurduğumuz yanlış ilişkinin ne kadar büyük bir sorun haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Dalışın ardından söz alan Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın denizle kurulan yanlış ilişkinin bir sonucu olduğunu vurguladı. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi öğretim üyesi olan Sarı, Marmara Denizi’nin çevresindeki yedi ilde 25 milyon kişinin yaşadığını belirterek, bu kirliliğin hepimizin sorunu olduğunu dile getirdi. “Bu sonucun değişmesini istiyorsak nedenlerini ortadan kaldırmamız lazım” diyen Sarı, evsel atıklar, sanayi atıkları, tarımsal atıklar ve yanlış kıyı kullanımı gibi faktörlerin müsilaja yol açtığını ifade etti.
Prof. Dr. Sarı, her bireyin üzerine düşeni yapması gerektiğini söyledi: “Müsilajdan kurtulmak için bu faktörleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Hepimiz bu sorunla yüzleşiyoruz ve her birey Marmara Denizi’ne sahip çıkmak zorunda.”

Araştırma: 2029’a Kadar Dünyadaki Evlerin Yüzde 10’una Isı Pompaları Kurulacak! (26 Şubat 2025)
Dünya, yeşil bir devrime doğru adım atıyor. Juniper Research’un yeni araştırması, 2029’a kadar dünya genelindeki evlerin yüzde 10’unun ısı pompalarıyla donatılacağı bir geleceği işaret ediyor. 2023’te bu oran yalnızca yüzde 8 iken, hızla artan bu oran, karbon salınımını azaltma ve enerji verimliliğini artırma adına önemli bir adım olarak görülüyor. Isı pompaları, fosil yakıtlara dayalı sistemlerin yerini alırken, daha temiz ve verimli enerji çözümleri sunuyor. 2029’a kadar, dünya genelinde ısı pompalarıyla donatılmış 238 milyon evin olması bekleniyor ve bu, 2025’teki 177 milyon sayısından yüzde 35’lik bir büyümeyi gösteriyor. Avrupa, ısı pompası pazarının lideri olmaya devam ederken, Avrupa Birliği’nin yenilenebilir enerji politikaları ve devlet destekleri, bu dönüşümü hızlandırıyor. 2024 ile 2028 yılları arasında küresel ısı pompası gelirlerinin yüzde 67 artarak 608 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Türkiye, Yenilenebilir Enerji Hedeflerine Ulaşmak İçin İhale Modelini Güçlendiriyor! (27 Şubat 2025)
Türkiye, yenilenebilir enerji hedeflerini gerçekleştirmek için ihale modelini güçlendiriyor. Uluslararası enerji düşünce kuruluşu Ember, Türkiye’nin güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesini artırma stratejisini inceledi ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modelinin büyük ölçekli enerji santralleri kurulumuna olanak tanıyan ve yerli üretimi teşvik eden bir mekanizma olarak 2016’dan beri uygulandığını belirtti. Geçtiğimiz yıl sonunda güncellenen YEKA yönetmeliği, yenilenebilir enerji projelerinin hızlandırılması ve yatırımcılar için daha cazip hale getirilmesi amacıyla önemli düzenlemeler getiriyor. Türkiye, mevcut 32 GW’lık kapasiteyi 2035 yılına kadar 120 GW’a çıkarmayı hedefliyor. YEKA kapsamında Ocak ve Şubat ayında yapılan 2 GW’lık ihalelere ek olarak yıl sonuna kadar yine aynı seviyede bir ihale yapılması planlanıyor.
Yeni düzenlemelerle birlikte YEKA projeleri için iletim bedeli muafiyeti sağlanıyor ve santrallere kurulu güç kadar batarya depolama sistemi eklenmesine izin veriliyor. Ayrıca, bürokratik süreçlerin hızlandırılması amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı devreye giriyor ve izin süreçlerinde aktif destek sağlıyor. “Süper izin” mekanizmasıyla, projelerin izin süreçlerinin dört yıldan iki yılın altına çekilmesi hedefleniyor. Bu yeni düzenlemeler, yatırımcıların finansal planlamalarını kolaylaştıracak ve serbest piyasa satış imkânı sağlayacak. Güneş enerjisi projeleri için 60 ay, rüzgâr enerjisi projeleri için ise 72 ay boyunca serbest piyasa satış yapılacak. Türkiye’nin, izin süreçlerini kısaltarak ve esnek elektrik satış seçenekleri sunarak, YEKA projelerinin en hızlı şekilde hayata geçmesini sağlaması bekleniyor. Ancak 2017-2025 arasında yapılan toplam 7,8 GW’lık güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesinin dörtte biri devreye alındı.

Çevre Komisyonu, Eleştirilerin Odağındaki İklim Kanunu Teklifini Kabul Etti! (27 Şubat 2025)
Türkiye’nin geleceği için kritik bir adım atıldı. Çevre Komisyonu, 20 maddelik İklim Kanunu Teklifi’ni kabul etti. Bu teklif, iklim değişikliğiyle mücadele için önemli adımlar atmayı amaçlasa da, muhalefet tarafından sermaye yanlısı olmakla ve çevre konusunda yetersiz adımlar atmakla eleştiriliyor. Teklifin içeriğinde, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda bir dizi strateji ve eylem planı yer alıyor. Bununla birlikte, su kaynaklarının daha etkin yönetilmesi ve tarım sektöründe sürdürülebilirliğin artırılması amaçlanıyor.
Yenilikçi bir düzenleme olarak, her ilde bir İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulacak ve bu kurullar, yerel şartlara uygun strateji geliştirme çalışmalarına odaklanacak. Ayrıca, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kurulması da öngörülüyor; böylece ithal edilen malların karbon emisyonları daha sıkı bir şekilde kontrol edilecek. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile işletmelerin sera gazı emisyon izinleri alması zorunlu hale gelecek.
Teklif, yeşil finansman ve döngüsel ekonomi uygulamalarına da güçlü bir destek sunuyor. Bu adımlar, ülkenin iklim değişikliğiyle mücadelesinde önemli bir dönüm noktası oluşturacak olsa da, eleştirmenler hala daha fazlasının yapılması gerektiğini savunuyor. Yine de, hükümet, iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı bir adım atıldığını vurguluyor ve bu yeni kanunun geleceğe yönelik önemli bir dönüşümün başlangıcı olacağını belirtiyor.

Yeni Rapor: SKDM’de Uluslararası Rekabet İçin Önümüzdeki 10 Yıl Kritik! (28 Şubat 2025)
Türkiye’nin ekonomik geleceğini şekillendirecek önemli bir rapor yayımlandı. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, “SKDM ve Türkiye: Sektörel Etkileşimler, Fayda ve Maliyetler” adlı raporunda, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) sektörlerinde güçlü bir yapısal dönüşüm yapılmasının gerektiğini vurguladı. Türkiye, bu dönemde ekonomik maliyetleri azaltmayı ve verimliliği artırmayı hedefleyen sanayi, ticaret ve karbonsuzlaşma eylemlerini hızla devreye almalıdır. Raporda, sadece SKDM sektörleri için değil, diğer bağlantılı sektörler için de kapsamlı bir yol haritası oluşturulması gerektiği önerildi.
Rapor, Türkiye’nin 2026’da SKDM’yi uygulamaya alacağı süreçte karşılaşacağı ekonomik etkileri inceliyor. Demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre sektörleri üzerinden yapılan analizde, karbon fiyatlandırması olmadan bile SKDM sektörlerinin ihracat maliyetlerinin faydalarını aştığı gözler önüne serildi. Alkım Bağ Güllü, SKDM uygulamasının Türkiye için ek karbon maliyeti getireceğini, ancak bu maliyetlerin enerji dönüşümü ve sanayi dönüşümü ile yönetilebileceğini belirtti. Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü koruyabilmesi için bu sürece erken uyum sağlaması gerektiğini söyledi.
Raporda, 2035-2040 yılları arasındaki döneme odaklanmanın Türkiye için kritik olduğu belirtiliyor. Türkiye, AB ile ticaret ilişkilerini koruyabilmek ve geliştirebilmek için karbon fiyatlandırmasını benimsemeli. Ayrıca, SKDM uygulamasının etkilerini en iyi şekilde yönetebilmek için uluslararası iş birliği ve finansman fırsatlarının değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda, bu geçişin stratejik bir dönüşümle yapılması gerektiği ifade ediliyor.
2035 ve sonrası için dönüşüm stratejileri oluşturulması gerektiği vurgulanan raporda, dönüşüm senaryosunda karbon vergisi uygulandığında, bazı sektörlerde yüksek fayda elde edileceği ancak ek önlemler alınması gerektiği ifade ediliyor. Türkiye’nin bu sürece adaptasyon sağlaması için erken aksiyon alması, özellikle yüksek karbon yoğunluğu ve yüksek taşıma maliyetleri olan sektörler için kritik önem taşıyor.
Rapor ayrıca, SKDM sektörlerinde karbon yoğun üretim süreçlerini değiştirmek ve verimliliği artırmak için teknoloji ve iş modeli dönüşümleri yapılması gerektiğini tavsiye ediyor. Yeşil dönüşüm, sadece üretim süreçlerini değil, bağlantılı sektörleri de kapsayacak şekilde ele alınmalı. Türkiye’nin SKDM’ye karşı yapacağı yapısal dönüşüm, karbon fiyatlandırması ve döngüsel ekonomi uygulamaları ile daha etkin hale getirilebilir.
Son olarak, SKDM sektörlerinin yüksek maliyetlerini düşürmek için Türkiye’nin karbon fiyatlaması ve uluslararası iş birliği gibi ek önlemler alması gerektiği vurgulandı. Enerji verimliliği ve düşük karbonlu üretim yöntemlerine geçişin, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünü artırmak için belirleyici olacağı ifade ediliyor. 2035’e kadar bu dönüşümün hızlandırılması, Türkiye’nin uzun vadede küresel ticaretteki rekabet avantajını koruyabilmesi için büyük önem taşıyor.
Diğer rapor içeriklerimiz için tıklayabilirsiniz.
FounderN Kimdir?
FounderN, girişimcilik dünyasının en güncel haberleri, inovasyon odaklı içerikleri ve ekosistemin her bir parçasına değer katan çalışmalarıyla, faaliyet gösteren dinamik bir dijital medya platformudur. 2020 yılında “Girişim Haberleri” adıyla başlayan serüvenimiz, Eylül 2024 itibarıyla FounderN kimliği ile, girişimcilik ekosisteminin ilham veren dinamik sesi olma yolculuğuna devam ediyor. FounderN; teknoloji, girişim ve yatırım dünyasındaki gelişmeleri yaratıcı ve yenilikçi bir perspektifle sunarak iş dünyasının liderlerini, yatırımcılarını ve girişimcilerini sizlerle bir araya getirir.
FounderN olarak misyonumuz, yalnızca yaşanan son gelişmeleri paylaşmak değil, okurlarımızı bu gelişmelerin aktif bir parçası haline getirmek ve ekosistemin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamaktır. Ekosistemdeki en yeni gelişmelerden haberdar olmak, büyüyen bu topluluğun bir parçası olmak istiyorsanız, bültenimize abone olabilir, sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek ilham dolu bu yolculuğa katılabilirsiniz.
Bizimle Keşfetmeye Devam Edin: İlginizi çekebilecek diğer #Gündem Haberleri için tıklayın!
Foundern LinkedIn hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Foundern Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.